Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

12 Haziran 2013 Çarşamba

TARTIŞILAN BİR KONU OLARAK “TÜRK PETROL KANUNU”


Bilindiği gibi kısa bir süre önce “Yeni Türk Petrol Kanunu” Resmi Gazete’ de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Bu kanun tasarı aşamasındayken birçok tartışmayı beraberinde getirdi. Bu yazıyı yazmakta ki amacım, Türk Petrol Kanunu çerçevesinde gördüğüm detayları sizlere aktarabilmek ve naçizane kendi görüşlerimi sunabilmektir.

Öncelikle en çok tartışmaya ol açan bazı maddeleri bir alt alta koyalım.

 Araştırma izni sahibi, araştırma alanının hektarı başına bir defaya mahsus olmak ve ödeme şekilleri yönetmelikle düzenlenmek üzere 50 kuruş ücret ödeyecek. Araştırma sonucu elde edilen bilgiler, Genel Müdürlüğe de verilecek. Genel Müdürlük, 8 yıl süreyle bilgileri gizli tutacak.

 Petrol hakkı sahipleri, 1980'den sonra keşfettikleri petrol sahalarında ürettikleri ham petrol ve doğalgazın tamamı üzerinden, kara sahalarındaki yüzde 35'ini ve deniz sahalarında yüzde 45'ini ham veya mahsul olarak ihraç etme hakkına sahip olacaklar.

 Arama ruhsatının süresi ilk yürürlük tarihinden itibaren yapılan uzatmalar dahil karalarda 9, karasuları içi denizlerde 14 yıldan fazla olamayacak.

 Üzerinde işletme hakkı sona eren sahalar, işletme ruhsatı verilmek üzere, Bakan onayıyla müzayedeye çıkarılabilecek. Ancak TPAO'nun talebi halinde müzayedeye çıkarılmayabilecek.

 Buna göre, petrol arayıcı veya işletmecisi, ürettiği petrolün sekizde birini devlet hissesi olarak ödeyecek.

 Orman Kanunu'na göre orman sayılan yerlerde ruhsat ve izin alanlarında da ilgili mevzuata göre izin alınarak ve bedelleri ödenerek petrol arama ve işletme faaliyetleri yapılabilecek.

 1 Yıl Süre ile yeni ruhsat başvurusu alınmayacak (Gerekli düzenlemeler için)
Ve tabi ki TPAO’ nun “Milli Petrol Şirketi” unvanını kaybetmesi ve özel şirketler ile eşit şartlara sahip olması konusu.

Yani tasarı ile aslında amaçlanan “petrol arama ve üretim faaliyetlerinin artırılmasını, yatırımların teşvik edilmesini, yerli ve yabancı sermayenin aramalarda daha fazla katılımının sağlanması” dır.
Baktığımız zaman aslında eski Petrol Kanunu’ nun çoğu maddesinin korunduğu ve yapılan bazı değişikliklerle yabancı şirketlerin biraz daha teşvik edilmesi planlanıyor. Bu aslında ülkenin kaynaklarının çıkarılma konusunda olumlu bir gelişme olarak sayılabilir.

Bir diğer açıdan şunu da düşünmek lazım ki; Ülkemizde çıkan petrol yaklaşık %85 oranında 15-19 Gravite değeri aralığına sahip, yani çok kaliteli bir petrol değil, tabi bu değersiz olduğu anlamına da gelmiyor. Yasa ile belirtilen ihraç rakamları sonucunda ihraç ile elde edilen gelir, bizim ihtiyaç duyduğumuz graviteli petrolden üretilen mamulleri almak için kullanılabilecektir. Yani karşılıklı fayda mantığı yürütülebilir.

Ruhsat süreleri içerisinde açılması gereken sondajlarla ilgili düzenleme şirketler ve TPAO açısından maliyetleri etkileyen bir faktördü. Petrol aramacılığı yüksek maliyetli bir yatırım olduğu için değişimden önceki süre kısıtlaması şirketlerin ve TPAO’ nun çoğunlukla boş kuyu açmalarına yani parayı yere gömmelerine sebep olabiliyordu.

Bir diğer yandan özel sektörün ve yabancı şirketlerin gelişi bir nevi teknoloji transferi yaratabilecektir. Yani bizde teknolojisi maalesef bulunmayan “Platform vb.” yapılar kurulan ortaklıklarla ülkemizde daha çok var olacaktır. Arama faaliyetlerinde olacak artışlar mevcut bilgi birikimimizi arttıracaktır.
Bu yasanın olumsuz olarak değerlendirebileceğim taraflarına gelecek olursak;

 Orman, milli park gibi alanların arama faaliyetlerine açılması kaynak bulma açısından önemli bir adım olsa da çevre açısından gerekli tedbirler alınmaz ise çok büyük çevresel felaketlere yol açabilir. Her ne kadar petrol şirketlerinin önünde “BP” gibi bir örnek olsa da yasa da var olan TSE, CE gibi sertifikasyonları içeren madde gözleri biraz korkutuyor. Fakat kişisel düşüncem, BP’ nin yenilenebilir enerji yatırımları başta olmak üzere birçok yatırımnıa ve en önemlisi itibarının zedelenmesine mal olan Meksika Körfezi faciası bütün petrol şirketleri için korkutucu bir örnek olmasından dolayı, şirketler bu tür bir tehlikenin altına girmeye cesaret edemeyeceklerdir.

 Petrolün millileştirilmesi konusu çok tartışılıyor. Bu yasa TPAO’ yu diğer şirketlerle rekabet altına sokacak ama milli şirket olma sıfatı konusunda biraz daha ayrıcalık ve esneklik yasa ile sağlanabilirdi diye düşünüyorum. Tabi TPAO’ nun ayrıcalıkları tamamen ortadan kaldırılmamıştır. Özellikle müzayede maddesi TPAO yararınadır. Fakat yeterli görünmemektedir.

 Önümüzde ki 1 yıllık süre de TPAO açısından bazı olumlu yönetmelikler mutlak suret ile değerlendirilmeli ve çıkarılması sağlanmalıdır.

Mevcut yasa açısından ortaya koyabileceğim düşüncelerim bunlar. Bu düşüncelere katılanlar da olacaktır, katılmayanlarda. Herkes için yasanın değerlendirmesi farklı olacaktır.

Çok sert ve yapıcı olmayan tartışmalara girmek istemediğim için, kendi açımdan olumlu ve olumsuz tarafları belirtmek istedim. Muhakkak ki sizlere göre eksik kalan noktalar olacaktır. Çünkü herkesin görüşü ve bakış açısının farklı olduğu gerçeğini gözden kaçırmamak gerekir.

Son olarak belirtmek isterim ki; mevcut yasa ile çevre sorunları konusu bir problem olarak görülebilir fakat bu işlerde mevcut uluslar arası anlaşmalar ve sözleşmeler çok ağır ve katı maddeler ile çevreyi korumakta (Özellikle Meksika Körfezi Faciası’ ndan sonra). Bu yüzden ülkemiz içerisinde yapılan arama faaliyetlerinde de mutlaka bunların denetiminin sağlanacağına inanıyorum. Milli Petrol konusunda ise herkes farklı değerlendirmeler yapabiliyor. Mühendis odaları konuya karşı çıkarken, TPAO yönetimi yasaya olumlu yaklaşıyor. Bu yüzden önümüzde ki 1 yıl çok önemli bir süreç olacaktır. Çıkacak yönetmelikler, milli petrol şirketinin korunması açısından ne gibi faydalar sağlayacak hep birlikte göreceğiz.

Biraz uzun bir yazı oldu farkındayım ama konuda çok geniş bir konu.
Sabrınız için teşekkürler.
Sevgiler, Saygılar.

Orkun TEKE
Dokuz Eylül Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği 4. Sınıf
İletişim: orkunteke@gmail.com